Sosyal Fobi (Sosyal Kaygı)

Sosyal fobi, kişinin başkaları tarafından değerlendirildiğini düşündüğü ortamlarda belirgin kaygı ve rahatsızlık yaşamasıyla karakterize edilen bir durumdur. Bu kaygı, kimi zaman günlük işleri etkileyebilecek düzeye çıkabilir.

Sosyal kaygı yaşayan kişilerde, yeni insanlarla tanışma, bir topluluk önünde konuşma, dikkat odağı hâline gelme (ör. doğum günü kutlaması), bir işi yaparken izlenme, otoriteyi temsil eden kişilerle görüşme gibi durumlarda zorlanma sık görülebilir.

Sık bildirilen bedensel belirtiler arasında şunlar yer alabilir:

  • Çarpıntı
  • Nefesin daraldığını hissetme
  • Yüz kızarması
  • Bulanık görme
  • Terleme
  • Ağız kuruluğu
  • Titreme

Günlük iletişimde kolay utanma, göz temasını sürdürmekte zorlanma ve içe kapanık ya da mesafeli görünme gibi özellikler eşlik edebilir. Bu görünüm, kişinin iç dünyasındaki yoğun kaygının dışa yansıması olabilir.

Zihinde canlanan senaryolar sosyal kaygıyı sürdürebilir. Kimi kişiler, bir ortama girmeden önce “ellerimin titrediği fark edilirse” ya da “yanlış bir şey söylersem” gibi olumsuz olasılıkları tekrar tekrar kurguladıklarını ifade ederler. Zihin ile bedenin etkileşimi nedeniyle, bu tür senaryolar bedensel uyarılmayı artırabilir ve kişi belirtileri daha çok fark eder hâle gelebilir.

Sosyal kaygı yaşayan birinin aklına gelebilecek düşüncelere örnekler:

  • Hiçbir işi istenildiği gibi yapamıyorum
  • Daha iyi olmam gerekiyor
  • Kurduğum bu cümleye içinden gülmüştür
  • İnsanları kırmamalıyım
  • Yeterince iyi/güzel değilim
  • İnsanların beni beğenmesi için bir sebep yok
  • Yine yanlış yaptım, rezil oldum
  • İşi doğru yapamıyorum
  • Utandığımı belli etmemeliyim
  • Sevilmeye layık değilim
  • Hata yapmamalıyım
  • Çok rahat görünmeliyim
  • Herkes bana bakıyor, kusurlarımı görüyor
  • Keşke bu cümleyi söylemeseydim

Günlük yaşamda zorlanılan durumlara örnekler:

  • Topluluk içinde telefonla konuşmak
  • İş görüşmelerine gitmek
  • Tartışmaya girmek
  • Genel tuvaleti kullanmak
  • Bir grupla önceden hazırlanmış sunum yapmak
  • Alışverişte pazarlık etmek
  • “Hayır” diyebilmek
  • Romantik ilgi duyulan kişiyle iletişim kurmak
  • Topluluk önünde konuşmak
  • Genel alanlarda yemek yemek
  • Statüsü yüksek biriyle konuşmak
  • Israrcı satıcıya karşı koymak
  • Sınav veya mülakata girmek
  • Yeni tanışılan birine aynı fikirde olmadığını söylemek
  • Tanımadığı birinin telefonunu açmak
  • Arkadaş toplantılarına/eğlencelere katılmak

Zihin–Beden Döngüsünü Anlamak

Zihinsel imgeler ve otomatik düşünceler, bedensel uyarılmayı etkileyebilir; artan bedensel belirtiler de zihindeki olumsuz senaryoları besleyebilir. Bu döngünün fark edilmesi, kişi için anlamlı bir ilk adım olabilir. Bazı kişiler, dikkatini ana getirme, nefes ve gevşeme çalışmaları, küçük ve yönetilebilir sosyal adımlar planlama gibi becerilerle zaman içinde daha işlevsel baş etme yolları geliştirdiklerini belirtirler. Uygun yaklaşım, kişiden kişiye değişir.

Klinik uygulamalarda farklı kuramsal çerçevelerden bilişsel-davranışçı yöntemler, aşamalı maruz kalma, dikkat ve duygu düzenleme becerileri gibi araçlar kullanılabilir. Hangi yaklaşımın ne ölçüde yararlı olacağı; kişinin ihtiyaçlarına, hızına ve hedeflerine göre değişkenlik gösterebilir.